Friedrich Engels
FRİEDRİCH ENGELS
KOMÜNİST İMAN YEMİNİ TASLAĞI
(HAZİRAN 1847)
 
[Soru] 1: Bir Komünist misiniz?
[Yanıt:] Evet
 
[Soru] 2: Komünistlerin amacı nedir?
[Yanıt:] Toplumu, her üyenin, bütün yeteneklerini ve güçlerini tam özgürlük içinde, ama bu toplumun temel koşullarını bozmaksızın geliştirebileceği bir biçimde örgütlemek.
 
[Soru] 3: Bu amaca nasıl ulaşmayı düşünüyorsunuz?
[Yanıt:] Özel mülkiyeti kaldırarak ve onun yerine mülkiyet ortaklaşalığını koyarak.
 
[Soru] 4: Mülkiyet ortaklaşalığını neye dayandırıyorsunuz?
[Yanıt:] İlk olarak, sanayinin, tarımın, ticaretin ve sömürgeciliğin sonucu olan üretici güçler ve geçim araçları kitlesine, ve bunları makinelerle, kimyasal ve öteki kaynaklarla sınırsızca genişletme olanağına.
İkinci olarak, her bireyin bilincinde ya da duyusunda, tüm tarihsel gelişmenin sonucu oldukları için hiçbir kanıt gerektirmeyen, bazı yadsınamaz temel ilkelerin varolması olgusuna.
 
[Soru] 5: Bu ilkeler nelerdir?
[Yanıt:] Örneğin her birey mutlu olmaya çalışır. Bireyin mutluluğu, herkesin mutluluğundan ayrı düşünülemez, vb..
 
[Soru] 6: Mülkiyet ortaklaşalığına giden yolu nasıl hazırlamayı düşünüyorsunuz?
[Yanıt:] Proletaryayı aydınlatarak ve birleştirerek.
 
[Soru] 7: Proletarya nedir?
[Yanıt:] Proletarya, toplumun, herhangi türden bir sermayeden gelen kar ile değil, tamamıyla kendi emeği ile yaşayan sınıfıdır; sevinci ve üzüntüsü, yaşaması ve ölmesi, bu yüzden, işlerin iyi gittiği dönemler ile kötü gittiği dönemlerin birbirlerinin yerini almasına, tek sözcükle, rekabetteki dalgalanmalara dayanan sınıftır.
 
[Soru] 8: Şu halde proleterler her zaman varolmamışlardır?
[Yanıt:] Hayır. Yoksul ve çalışan sınıflar her zaman olmuştur; ve bu çalışanlar hemen her zaman yoksul olanlardı. Ama proleterler, her zaman varolmamışlardır, nasıl ki rekabet her zaman serbest olmamışsa.
 
[Soru] 9: Proleterya nasıl doğdu?
[Yanıt:] Proleterya, geçen yüzyılın ortalarından beri icat edilmiş ve en önemlileri de buhar makinesi, dokuma makinesi ve buharlı tezgah olan makinelerin uygulama alanına sokulmasıyla varoldu. Çok pahalı olan ve, bu yüzden, ancak zengin kimseler tarafından satın alınabilen bu makineler, o zamanın işçilerini yerinden etti, çünkü makineler kullanılarak, metaları, işçilerin derme çatma çıkrıklarıyla ve eltezgahlarıyla ürettiklerinden daha çabuk ve ucuz üretmek olanaklıydı. Makineler, böylece, sanayiyi tümüyle büyük kapitalistlere teslim etti ve işçilerin, esas olarak, aletlerinden, eltezgahlarından, vb. ibaret olan sayıca pek az mülklerini değersizleştirdi, öyle ki, her şey kapitalistlere kaldı, işçilere ise hiçbir şey. Fabrika sisteminin getirilişi bu yolla oldu. Kapitalistler bunun kendileri için ne denli yararlı olduğunu bir kez görünce, bunu, gittikçe daha çok sayıda çalışma dalına yaygınlaştırmaya çalıştılar. İşi, işçiler arasında gittikçe daha çok böldüler, öyle ki, daha önce tüm bir nesneyi yapan işçi, artık onun yaknızca bir kısmını üretiyordu. Bu biçimde basitleştirilen emek, malları daha çabuk ve dolayısıyla daha ucuz üretiyordu ve makinelerin, artık, hemen her çalışma dalında da kullanılabileceği görülüyordu. Herhangi bir çalışma dalı fabrika üretimine geçer geçmez, tıpkı eğirme ve dokumada olduğu gibi, büyük kapitalistlerin ellerine geçti, ve işçiler bağımsızlıklarının son kalıntılarını yitirdiler. Yavaş yavaş, hemen hemen bütün çalışma dallarının fabrika esasına göre işletildiği duruma ulaştık. Bu, daha önce varolan orta sınıfın, özellikle küçük usta zanaatçıların, gittikçe daha çok yıkılmasını getirdi, işçilerin daha önceki konumlarını tamamıyla değiştirdi, ve bütün öteki sınıfları yavaş yavaş yutan iki yeni sınıf çıktı ortaya:
I.                    Bütün ileri ülkelerde geçim araçlarının ve bu geçim araçlarını üreten araçların (makinelerin, fbrikaların, atelyelerin, vb.) hemen hemen tek başlarına sahibi olan büyük kapitalistler sınıfı. Bu, burjuvalar sınıfı, ya da burjuvazidir.
II.                 Onlardan, karşılığında salt kendi geçim araçlarını almak için emeklerini birinci sınıfa, burjuvaziye, satmak zorunda kalan tamamıyla mülksüzler sınıfı. Bu emek alım-satımına taraf olanlar eşit olmayıp, üstünlük burjuvalarda bulunduğundan, mülksüzler, burjuvalar tarafından konan kötü koşullara boyun eğmek zorundadırlar. Burjuvalara bağımlı olan bu sınıfa, proleterler sınıfı, ya da proletarya denir.
 
[Soru] 10: Proleter, köleden hangi bakımdan farklıdır?
[Yanıt:] Köle ancak bir kez satılır, proleter ise kendisini her gün, her saat satmak zorundadır. Köle tek bir efendinin mülküdür ve işte bu nedenle, ne denli sefil olursa olsun, güvence altına alınmış bir geçime sahiptir. Proleter ise, tek bir efendinin değil, deyim yerindeyse, tüm burjuvalar sınıfının kölesidir, ve gereksinim duymuyorsa hiç kimse onun emeğini satın almayacağından güvence altına alınmış bir geçime sahip değildir. Köle, sivil toplumun bir üyesi olarak değil, bir şey olarak hesap edilir. Proleter ise bir kişi olarak, sivil toplumun bir üyesi olarak kabul edilir. Bu nedenle köle, proleterden daha iyi bir geçime sahip olabilir, ama proleter gelişmenin daha yüksek bir aşamasında bulunmaktadır. Köle kendisini, mülkiyet ilişkilerinin tamamından yalnızca kölelik ilişkisini kaldırıp bir proleter haline gelerek özgür kılar. Proleter ise, kendisini, ancak genel olarak mülkiyeti kaldırmakla özgür kılabilir.
 
[Soru] 11: Proleter, serften hangi bakımdan farklıdır?
[Yanıt:] Serf, ürünün az ya da çok bir bölümünü teslim etme karşılığında bir toprak parçasının, yani bir üretim aletinin kullanımına sahiptir. Proleter ise, kendi emeği karşılığında ona ürünlerin rekabet tarafından belirlenen bir bölümünü teslim eden bir başka kimseye ait üretim aletleriyle çalışır. Serfin durumunda, emekçinin payı kendi emeği, yani kendisi tarafından belirlenir. Proleterin durumunda ise, bu, rekabet tarafından, dolayısıyla her şeyden önce burjuva tarafından belirlenir. Serfini güvence altına alınmış bir geçimi vardır, proleterin yoktur. Serf, feodal beyini kovup kendisi mülk sahibi haline gelerek, böylece rekabetin içine girip o an için mülk sahibi sınıfa, ayrıcalıklı sınıfa katılarak, kendisini özgür kılar. Proleter ise kendisini, mülkiyeti, rekabeti ve tüm sınıf farklılıklarını kaldırarak özgür kılar.
 
[Soru] 12: Proleter, zanaatçıdan hangi bakımdan farklıdır?
[Yanıt:] Proleterin tersine, geçen yüzyılda hala hemen her yerde, ve şurada burada bugün de varolan zanaatçı, olsa olsa geçici bir proleterdir. Amacı, bizzat sermaye edinmek ve böylece öteki işçileri sömürmektir. Zanaat loncalarının hala varolduğu yerlerde, ya da bir iş kurma özgürlüğünün, el işinin fabrika temeli üzerinde örgütlenmesine ve yoğun rekabete henüz yol açmamış olduğu yerlerde, bu amacına çoğu kez ulaşabilir. Ama fabrika sistemi, el işinin yerini alır almaz ve rekabet bütün gücüyle işlemeye başlar başlamaz, bu olasılık ortadan kalkar ve zanaatçı giderek daha çok bir proleter haline gelir. Demek ki, zanaatçı, kendisini, ya bir burjuva haline gelerek veya genel olarak orta sınıfa katılarak, ya da (şimdi birçok durumda olduğu gibi) rekabet sonucu bir proleter haline gelerek ve proleterya hareketine_yani az-çok bilinçli komünist harekete_katılarak özgür kılar.
 
[Soru] 13: Şu halde mülkiyet ortaklaşalığının her zaman olanaklı olduğuna inanmıyorsunuz?
[Yanıt:] Hayır. Komünizm, ancak, makineleşmenin ve öteki icatların toplumun bütün üyelerine çok yönlü bir gelişme, mutlu bir yaşantı vaadinde bulunma olanağını verdiğinden beri ortaya çıkmıştır. Komünizm, köleler, serfler, ya da zanaatçılar için olmayıp, yalnızca proleterler için olanaklı olan bir kurtuluşun teorisidir, ve bu yüzden zorunlu olarak 19. yüzyıla ait olup, daha önceki bir dönemde olanaklı değildi.
 
[Soru] 14: Altıncı soruya dönelim. Mülkiyet ortaklaşalığına giden yolu proletaryayı aydınlatarak ve birleştirerek hazırlamayı düşündüğünüze göre, bu durumda devrimi reddediyorsunuz?
[Yanıt:] Her türlü komplonun yalnızca yararsız değil, hatta zararlı olduğundan eminiz. Devrimlerin kasten ve keyfi olarak yapılmadıklarının, bunların her yerde ve her zaman tek tek partilerin ya da tüm bir sınıfın istenç ve önderliğine hiçbir biçimde bağlı olmayan koşulların zorunlu sonuçları olduklarının da farkındayız. Ama, proletaryanın gelişmesinin dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde mülk sahibi sınıflar tarafından zorla baskı altına alındığını ve böylelikle bir devrimin komünizmin muhalifleri tarafından zorla hazırlanmakta olduğunu da görüyoruz. Sonunda, ezilen proletarya böylece bir devrime çekilecek olursa, biz de, şimdi nasıl sözlerimizle yapıyorsak, o zaman da eylemle proletaryanın davasını savunacağız.
 
[Soru] 15: Mevcut toplumsal düzenin yerine bir çırpıda mülkiyet ortaklaşalığını koymak niyetinde misiniz?
[Yanıt:] Böyle bir niyetimiz yok. Yığınların gelişimi kararname buyruklarıyla olamaz. Bu, yığınların içinde yaşadıkları koşulların gelişimi ile belirlenir, ve dolayısıyla yavaş yavaş ilerler.
 
[Soru] 16: Bugünkü durumdan mülkiyet ortaklaşalığına geçişin nasıl gerçekleşeceğini düşünüyorsunuz?
[Yanıt:] Mülkiyet ortaklaşalığının getirilmesinin ilk, temel koşulu, proletaryanın demokratik bir yapı aracılığıyla siyasal kurtuluşudur.
 
[Soru] 17: Demokrasiyi bir kez kurunca alacağınız ilk önlem ne olacaktır?
[Yanıt:] Proletaryanın geçimini güvence altına almak.
 
[Soru] 18: Bunu nasıl yapacaksınız?
[Yanıt:] I. Özel mülkiyeti, toplumsal mülkiyete dönüşümünün yolunu yavaş yavaş hazırlayacak biçimde sınırlayarak, örneğin artanoranlı vergilendirme, miras hakkını devlet yararına sınırlama, vb., vb. ile.
II. İşçileri, ulusal atelyelerde ve fabrikalarda ve ulusal mülklerde istihdam ederek.
III. Bütün çocukları, masrafları devlete ait olmak üzere eğiterek.
 
[Soru] 19: Geçiş dönemi sırasında bu tür eğitimi nasıl düzenleyeceksiniz?
[Yanıt:] Bütün çoçuklar, ilk ana bakımına artık gereksinim duymadıkları andan itibaren, devlet kuruluşlarında eğitileceklerdir.
[Soru] 20: Mülkiyet ortaklaşalığının getirilmesine, kadınların ortaklaşalığının ilan edilmesi eşlik etmeyecek midir?
[Yanıt:] Hiçbir biçimde. Biz, erkek ile kadın arasındaki özel ilişkiye, ya da genel olarak aileye, ancak varolan kurumun sürdürülmesinin, yeni toplumsal düzeni aksatması ölçüsünde müdahale edeceğiz. Bunun yanı sıra, aile ilişkisinin, tarihin akışı içersinde mülkiyet ilişkileri tarafından ve gelişme dönemleri tarafından değişikliğe uğratıldığının ve, bunun sonucu olarak, özel mülkiyetin sona ermesinin de, bunun üzerinde çok önemli bir etkisi olacağının pek iyi farkındayız.
 
[Soru] 21: Milliyetler komünizm altında da varolmaya devam edecekler midir?
[Yanıt:] Ortaklaşalık ilkesi uyarınca birbirleriyle birleşen halkların milliyetleri, bu birlik ile, bir o kadar kaynaşmak zorunda kalacaklar ve, böylelikle, katmanlar ve sınıflar arasındaki çeşitli farklılıklar, temellerinin _özel mülkiyetin_ terk edilmesiyle ortadan kalktıkça, bunlar da kendilerini yok edeceklerdir.
 
[Soru] 22: Komünistler varolan dinleri reddederler mi?
[Yanıt:] Bugüne kadar varolan bütün dinler, tek tek halkların ya da halk gruplarının gelişimlerinin tarihsel aşamalarının ifadesiydiler. Ama komünizm, varolan bütün dinleri gereksizleştiren ve onların yerini alan tarihsel gelişim aşamasıdır.
   Kongre adına ve yetkisiyle.
 
 
 
 
 
 
manşetler

sitene ekle

 
 
Bugün 3 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol