YETER! Geleceğimizle Oynamayın – Liseli Devrimci Gençlik / 9 Haziran 2008
Her yeni hükümetle ‘yenilenen’, yeniden düzenlenen (!) Öğrenci Seçme Sınavı yıllardır gençlerin kâbusu oluyor. “Artık daha iyi bir sistem geliyor” laflarını dinleyerek yılları geçen, bir sonraki sene ne ile karşılaşacaklarını bilmeyen gençlerin gelecekleri, bu eleme sistemi içerisinde “eğitimi bir kar alanı olarak kullanmak için daha neler yapılabilir” in kobayları haline geliyor ve sözde ‘başarılıları’ üniversite kapısından geçirme amacıyla yapılan bu eleme sistemi yüzünden pek çok genç bunalıma giriyor, her yıl intihar haberleri gazetelerin manşetlerini süslüyor.
ÖSS'nin bizzat kendisi, herkesin eşit, parasız ve nitelikli bir eğitime sahip olma hakkını ortadan kaldırmışken, gün aşırı yapılan değişikliklerle gençliğin geleceğini tamamen belirsizliğe sürüklüyor.
Son günlerde ÖSS'nin değişimine yönelik farklı öneriler ortalarda dolaşmakta. İlki, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaya attığı, lise boyunca her sene sonunda girilen sınavların ortalamasının alınması; bir diğeri ise piyasacı Özcan başkanlığındaki YÖK’ün İngiltere
modeli!
ÖSS sistemi neydi, şimdi ne oluyor?
ÖSS, yılda ortalama 1,6 milyon kişinin girdiği ancak bunlardan yalnızca 400 bininin üniversiteye giriş hakkı ‘kazanabildiği’ bir sınav sistemi. Düz liselerden kolejlere ya da yoksulluğun illere dağılımına göre bir değerlendirme yapacak olursak, üniversiteye giriş sayılarındaki oran bizlere, bu eleme düzenini şekillendiren ÖSS'de yalnızca parası olanın ‘başarılı’ olabileceğini açıkça gösteriyor.
Bugüne kadar gelen iki aşamalı sınav, tek sınav, katsayısı düşük, katsayısı büyük… sınav
modellerindeki ortak yön, üniversiteye giriş konusundaki eşitsizlik, her değişiklik ile eğitimin biraz daha piyasaya açılması ve yalnızca parası olanın eğitim alabilir hale gelmesi olarak gösterilebilir. Bu noktada ilköğretim, lise gibi eğitim kurumlarının yerine dershanelerin daha çok önemsenmesi rekabetçi, ezberci bu sistemin yarattığı bir durumdur.
MEB’in modeli ilköğretim okullarında önümüzdeki eğitim-öğretim döneminden itibaren uygulanmaya başlayacak olan sınav sisteminin bir benzeri. Lise 1., 2., 3. ve 4. Sınıf sonlarında yapılacak sınavların ortalaması ve genel not ortalamasına göre üniversiteye yerleştirmeyi ön görüyor. Bu modele göre öğrenciler her sene sonunda bir sınava girecekler. Böylece öğrencilerin sınavı ‘kazanmak için dershaneye gitme zorunluluğu’ artacak; cümleyi tersten kurarsak eğer, sınavı parası olanların kazanma şansı artacak! Diğer taraftan ise MEB’in ilköğretimde uyguladığı SBS'de başarılı olmak için dershanelere giden öğrenci ortalamasının 4. sınıfa kadar düştüğünü de göz ardı etmemek gerekir.
YÖK’ün “ne alan var, ne kat sayı” diyerek öve öve bitiremediği İngiltere modeli ise şöyle: Belirlenen konular içerisinden 3 konu seçip sınava giriliyor, hem de istenildiği zaman ve istenildiği kadar! Yani YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın deyimiyle “artık çocukların geleceği 3 saatlik sınava sıkıştırılmıyor”. Tabi bu ‘rahatlığın’ ufak bir bedeli de var. Özcan’ın bu konudaki açıklaması şu şekilde: “Tek sınav düşünmüyoruz. Aynı üniversite sınavı gibi ama senenin her anında yapılabilir bir sınav düşünüyoruz, 3-5 defa da girilebilsin. İstediği notun altında gelince 6 ay sonra bir daha sınav olsun. ÖSYM bu imtihanları döndürsün istiyoruz. Nasıl işte TOEŞ’da 120 doları veriyorsun o hafta sonu hemen veriyorlar imtihanı.” Özcan, AKP’nin eğitimdeki politikasını açık açık bir kez daha söylüyor. Parayı veriyorsun, sınava giriyorsun! Daha birkaç ay önce de Amerikan modeli diyerek üniversitelilerden 8-10 bin YTL alınması gerek diyen Özcan, öğrenciye müşteri gözüyle baktığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Önerilen sınav sistemlerinin açıklarını yakalamak çok zor değil. Örneğin YÖK’ün önerdiği yeni sisteme göre; sözel derslerde açık uçlu sorular olacak. Açık uçlu sorularıysa bir komisyon değerlendirecek. Bu komisyonun neye göre seçileceği ve değerlendireceği ise bir muamma...
Sınavlar sadece Ankara’da olacak. Yani sınava girmek isteyen öğrenci, örneğin Ağrı’dan Ankara’ya gelmek zorunda. Veya merkezi şehirler belirlenecek. Sınava girecek öğrencinin şehri merkezi değilse kişi sınava başka bir şehirde girmek zorunda kalacak...
ÖSS’ye girecek öğrenci sayısının artışına karşın, üniversitelerdeki kontenjanlar arttırılsa bile
öğrencilerin çoğunun üniversiteye girememesi durumunda ne olacağı sorusunaysa Özcan asıl
bombayı patlatıyor “Diğer bir önemli işimiz de mesleki ve teknik eğitime yönlendirmek.” Niteliksiz ve eşitsiz eğitim içerisindeki liselerde piyasalaştırma saldırılarının önemli bir ucu elbette Meslek Liseleri!
Şu an pek çok öğrenciye ‘avantaj’ olarak gözüken, üniversite okuma imkanı olmayan(!) gençlere ‘hazırdan iş bulma yolu’ diye sunulan meslek liseleri, asıl olarak patronlara, sermaye sahiplerine nitelikli işgücü ve ara eleman yetiştirme amacı güdüyor. Mesleki ve teknik
eğitime eğileceklerini söyleyen Yusuf Ziya Özcan “ne alan var, ne katsayı” dediği yeni modelinde kendi deyimiyle ‘Öğrencilerin ÖSS Engelini’ gerçekten kaldırmak mı istiyor? Şimdiye kadar meslek liselerinin önünde, sürekli değiştirilen katsayı problemi varken peki ne oldu da katsayıları kaldırma kararı alındı?
Meslek liselilerin yaşadığı katsayı probleminin ortadan kaldırılması elbette toplumun geniş kesiminden destek bulacak bir adım. Ancak diğer taraftan YÖK ve MEB'in ortaklaştığı bu noktanın aynı zamanda AKP'nin yerel seçimler öncesi tabanını memnun edecek bir hamle olduğunu da görmek gerekiyor. Üniversitelerdeki türban yasağını kaldırma yolunda önemli adım atan AKP'nin eğitim konusundaki ikinci vaadi de böylece gerçekleşmiş olacak.
ÖSS’nin Galibi Sermaye
Makyajı ne şekilde yapılırsa yapılsın, yaması ne yöne dikilirse dikilsin bu sınav sistemlerinde ‘kazanan’ hep hükümetin hizmetlerinde olduğu sermayedarlar oluyor. Bunu en başta göğüsleyen ise Türkiye’de dershane sektörünün önemli bölümünü elinde tutan Fethullah Gülen oluyor. Dershaneler bu noktada eğitimi ticarileştirerek para karşılığı alınır satılır bir meta haline sokmanın yanında, sınav sonrasında reklam panolarında, televizyonlarda boy gösteren ‘dahilerle’ de karlarına kar katmaya çalışıyorlar.
Son on yılda istikrarlı bir şekilde büyüyen dershane sektörü, elbette ÖSS oyununda başrolü kapıyor. ÖSS başarı tabloları gösteriyor ki; dershaneye gitmeden, sadece okulda çalışarak üniversite kazanmak neredeyse bir mucize. En iyi eğitimi verdiği iddia edilen Anadolu ve Fen Liseleri bile bu konuda yetersiz kalıyor. Çünkü mevcut sistem içerisinde niteliksiz ve eşitsiz bir şekilde verilen eğitim, AKP hükümetinin piyasalaştırma uygulamaları ile tamamen ulaşılamaz hale geliyor. Ne var ki sermayedarların ceplerinin daha fazla ‘yitik gelecekle’ dolması demek, AKP hükümetinin iktidar koltuğunu biraz daha sağlamlaştırması, neoliberal
politikalarını eğitime sıçratabildiği kadar sıçratması demek oluyor.
Kısacası bu yeni sistem sermayenin ceplerini ‘yeşillerken’, bizim geleceğimizi de ‘yeşillemeye’ devam edecek.
Önce bir anda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni okullara atayarak ilköğretime el atan AKP (ilköğretimde din hocaları başka derslere de öğretmen olabilme hakkına sahip), ardından türbanı üniversitede serbest hale getirerek yüksek öğretime el atmıştı. Şimdiyse ortaöğretimde İmam Hatiplerin önünü açarak gerici ve piyasacı eğitim uygulamalarında bir adımı daha hayata geçirmeye çalışıyor. Bunu gerçekleştirebilmek için de kontenjan açığını %25lik bir artışla kapatmaya çalışıyor ve bunu “4 yılda, üniversiteye girmeyen gencimiz kalmayacak” sözleri ile sofraya sürüyor!
Mayaları aynı
ÖSYS, ÖSS veya başka bir harf kalabalığının işlevi temel olarak aynı. Bugün süslü sözlerle tartışılan ancak yarın önümüze ne sunacakları bile kesin belli olmayan öğrenci seçme sistemi, eğitimdeki eşitsizliğin başlıca nedenlerinden sadece bir tanesidir. Başına, sonuna hangi harf eklenirse eklensin ÖSS, diğer bir deyişle üniversiteye girme konusundaki bir eleme sistemi, tamamen adaletsiz bir sınav sistemidir.
Nitelikli, bilimsel ve demokratik eğitim talebimiz doğrultusunda öncelikle;
- Meslek ve imam hatip liselerinin kaldırılmasını,
- Adaletsiz ÖSS ve her türlü rekabetçi, eleyici sınav sisteminin kaldırılmasını, (YDS, KPSS, OKS, SBS)
- Eğitimin AKP tekelinden kurtulmasını ve eğitimde öğrencilerle öğretmenlerin de söz-yetki-karar hakkına sahip olmasını,
- İlköğretimden başlayarak her öğrencinin eşit ve parasız bir şekilde eğitim almasını ve dershanelerin kaldırılmasını,
- Zorunlu din dersleri, ezberci müfredat gibi niteliksiz eğitimin baş öğelerinin kaldırılmasını,
- Parası olsun-olmasın her bireyin üniversiteye girme hakkına sahip olmasını
talep ediyoruz.
Yaşasın demokratik lise mücadelemiz!
Liseli DEVRİMCİ GENÇLİK
Bu yazı Emperyalizme, Oligarşiye karşı Devrimci Gençlik dergisinin (Haziran 2008) 15. Sayısında yayınlanmıştır.